79 – Naziat

       Nâziât suresi, Mekke döneminde inmiş olup 46 ayettir. Sure adını, birinci ayette geçen ve “ruhları çekip alan melekler” anlamına gelen “Nâziât” kelimesinden almıştır. Konunun ehemmiyetini vurgulamayı amaçlayan yemin ifadesiyle başlayan sûrede dehşeti yürekleri titretecek olan kıyametin inkârcılar tarafından imkânsız görüldüğüne temas edildikten sonra onların bir anlık çığlığın ardından kendilerini mahşer yerinde bulacakları bildiriliyor. Firavun’un Mûsâ’nın davetine karşılık adamlarını toplayıp, “Ben sizin en yüce rabbinizim” dediği haber veriliyor ve onun Allah tarafından dünyada da âhirette de ibret verici bir cezaya çarptırıldığı zikrediliyor. Kozmik düzenin kuruluş ve işleyişine etkileyici cümlelerle temas edilen sûrede “büyük felâket” diye nitelendirilen kıyametin mutlaka gerçekleşeceği anlatılıyor. Dünya hayatını mânevî değerlere tercih eden kimselerin cehenneme gireceği, nefsânî arzularına yenik düşmeyenlerin ise cennete gideceği vurgulanıyor. İnkârcıların kıyameti gördükten sonra dünyada sadece bir akşam yahut kuşluk vakti kadar kaldıklarını sanacakları ifade ediliyor.

       Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
       1. (İnkârcıların ruhlarını) şiddetle çekip alanlara,
       2. (İnananların ruhlarını) kolaylıkla alanlara,
       3. (Yörüngelerinde) yüzüp giden (gezegen)lere,
       4. (Hizmet için) öncü olarak yarışıp geçenlere,
       5. Ve işleri düzene koyanlara (yemin olsun ki kıyamet kopacak ve siz hesaba çekileceksiniz).
       6. O gün (Sur’a) ilk üfürüş şiddetle sarsacak (ilk ölüm ve kıyametin birinci kopuşu gerçekleşecek).
       7. Arkasından onu daha büyük bir sarsıntı izleyecek (ikinci kıyamet kopacak ve insanların dirilişi gerçekleşecek).
       8. O gün birtakım kalpler (tedirginlik içinde) şiddetle çarpacak.
       9. Gözler korkudan yere bakıp kalacak.
       10. (O inkârcılar) diyorlar ki: Şimdi biz şu halimize geri mi döndürüleceğiz?
       11. “Çürümüş kemikler haline geldikten sonra mı (biz eski durumumuza getirileceğiz)?
       12. Öyle ise biz yanmışız (desenize) dediler.”
       13. Hâlbuki o (diriliş), sadece bir haykırıştan (Sur’un üfürülmesinden) ibarettir.
       14. Bir de (bakmışsın onlar) kendilerini mahşer meydanında buluvermişler.
       15. (Ey Muhammed!) Musa’nın haberi sana geldi mi?
       16. Hani, Rabbi ona mukaddes Tuvâ vadisinde şöyle seslenmişti:
       17. “Haydi, Firavuna git! Çünkü o azmıştır.”
       18. (Ona) de ki: “İster misin (küfürden) temizlenesin?
       19. Rabbine giden yolu göstereyim ki O’na saygı duyup O’ndan sakınasın!”
       20. Derken (Musa) ona, en büyük mucizeyi (asanın ejderha oluşunu) gösterdi.
       21. Fakat o, (Musa’yı ve dinini) yalanladı ve isyan etti.
       22. Sonra sırtını dönerek (iman etmekten) yüz çevirdi.
       23. Hemen (adamlarını) topladı ve onlara (şöyle) seslendi:
       24. “Ben, sizin en yüce Efendinizim!”
       25. Allah da onu (herkese ibret olarak) dünya ve ahiret azabıyla cezalandırdı. Bkz. 2/50, 20/78, 10/90,-92, 40/84-85
       26. Şüphesiz bunda Allah’a karşı gelmekten sakınan bir kimse için bir ibret vardır.
       27. (Öldükten sonra tekrar) sizi yaratmak mı zor, yoksa göğü (yaratmak) mı? Onu Allah bina etti.
       28. (Allah gökyüzünü) yükseltti/genişletti ve onu (mükemmel yasalarıyla) düzene koydu.
       29. O göğün gecesini karanlık yaptı, gündüzünü aydınlattı.
       30. Ve onun ardından yeryüzünü döşeyip yaşamaya elverişli hale getirdi.
       31. Orada sular fışkırttı ve otlaklar meydana getirdi.
       32. Dağları da sağlam bir şekilde olması gereken yerlere yerleştirdi. Bkz. 16/15, 21/32
       33. Bütün bunları sizin ve hayvanlarınızın yararı için yaptı.
       34. Her şeyi altüst eden o büyük felâket (kıyamet) geldiği zaman.
       35. O gün insan, (dünya hayatında) yaptıklarını bir bir hatırlayacak.
       36. Cehennem ehline gidecekleri yer gösterilecek.
       37. Artık her kim azgınlık etmişse,
       38. Ve dünya hayatını (ahirete) tercih etmişse,
       39. Şüphesiz onun varıp barınacağı yer cehennem olacaktır.
       40. Ancak kim Rabbinin huzurunda durup hesap vermekten ürkmüş ve nefsini kötü heveslerden uzak tutmuşsa,
       41. İşte onun varacağı yer de cennet olacaktır.
       42. Sana, kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar.
       43. Sen nerede, onu(n vaktini) bilmek nerede?
       44. Onun nihai bilgisi, yalnızca Rabbine aittir.
       45. Sana düşen sadece ondan (kıyametten) korkanı uyarmaktır.
       46. Onlar onu (kıyameti) gördükleri zaman sanki dünyada bir akşam veya onun kuşluk vaktinden fazla kalmamış gibi olacaklar. Bkz. 20/103, 23/113, 30/55